Sosyal
ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu
performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme
korkusunun yaşanmasıdır.Ve kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulamak
için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle
kişinin sosyal, meslekî ya da aile yaşamı etkilenir. Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar.
SOSYAL FOBİ
Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür.
Genel: Korkular hemen her durum için geçerlidir.
Özel:Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde imza atmak, yemek yemek vs gibi.)
Sosyal fobide Belirtiler
-Çarpıntı
-Titreme
-Terleme
-Kaslarda gerginlik
-Midederahatsızlık hissi
-Göğüste sıkıntı hissi
-Sıcak yada soğuk basması
-Başta ağırlık hissi
Bu
durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir.
Ancak hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlayan belitiler bir
gün iş güç yapmayı da engellemeye başlarsa işi için tedavisi şart bir
durum haline gelir.Yaşanan bu belirtiler kişide derin bir korku ve
heyecan hali lie birlikte görülür.
Korkulan
durumlardan kaçıma davranışı genellikle çok belirgindir.Ve bazen tam
bir sosyal yanlızlıkla sonuçlanabilir. Korkulan durumlarda kaçınmak
için olmadık şeyler yaparlar. Bir seminer vermesi gereken kişinin
seminer iptal olsun diye ayağının kırılmasına bile sevineceğini
söylemesi hatta bunun için dua ettiğini söylemesi olayın ne kadar
sıkıntı verici olduğunu anlatmak için yeterlidir.
-Topluluk önünde konuşmak.
-Bir
-Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.
-Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
-Misafir
-Başkaları ile tartışmak.
-Toplulukta telefonla konuşmak.
-Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.
-İlgi odağı olmak.
-Başkalarının önünde yazı yazmak.
Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisiymiş gibi düşünebilir.
Korkulan
durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal
yanlızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir.
Hastaların % 40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların
%95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların
%40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir.
Sosyal
fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul
başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine bir çok
psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir.Bunların
içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır.
Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol
kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek
bulunmuştur. Bu da alkolün superegoyu baskılaması daha rahat davranmayı
sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı
riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal
fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit
edilmiştir. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan
sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka
psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır.
Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi edilmelidir.
- Yanlız yaşama oranları yüksektir.
- Eğitim
seviyeleri düşüktür. Özellikle çok erken başlangıçlılarda okul fobisi
gibi olur ve başarı düşük olduğu için eğitimlerini sürdüremezler.
- Genlellikle
ekonomik açıdan bağımlıdırlar yada fobileri dolayısıyla gerçek
performanslarını gösteremedikleri için hakettikleri başarıyı gösteremez
ve ekonomik anlamda olmaları gereken yerin çok altında yer alırlar.
- Başka psikiyatrik problemleri vardır.
- Sosyal açıdan toplumdan yalıtılmış bir durumdadırlar.
- Zaman zaman yaşadıkları sıkıntılar intiharı düşündürebilir.Çocuklar
tanıdık olmadıkları ortamlarda aşırı ürkek, sessiz, hareketsiz, utangaç
bir tavır sergileyebilirler. Bazen de böyle bir durumda ağlama,
anne-babaya yapışırcasına sarılma, onlara dokunma, yanlarından
ayrılamama, huysuzca davranışlar içine girebilirler. Toplulukla oynanan
oyunlara katılmaz, uzaktan bakmakla yetinir hatta bir köşeye sinip,
kendilerini gizleyerek olanları izlerler. Oyunlara katılsalar bile
diğerlerinin sözleri doğrultusunda ve önemli roller almadan hareket
eder , oyun kuruculuk yapamazlar. Oynanan oyunlarda geri planda
kalırlar. Okula gitmek istemeyip, türlü yakınmalarla evde kalmak
isterler.
Çocukluk
öykülerinde utangaçlıkları olan, sosyal açıdan baskılanmış yaşantıları
olanlarda görüldüğü gözlenmiştir. Arkadaşları ya da büyüklerince küçük
düşürülme ya da çok üzücü, gerilimli bir olayı izleyerek de
gelişebildiği saptanmıştır. Kişi bu tür üzücü deneyimlerle
karşılaştıkça sosyal fobiyi geliştirebilir. Bazı kişilerde de varolan
bazı sosyal beceri eksiklikçikleri bu türden olumsuz eleştirilere yol
açıp, ilerleyen dönemde sosyal fobiye yol açabilir. Kişinin yetiştiği
çevreden aldığı eğitim ve göreneklerle, hissettiği gerilimi katalize
ediş sekli önemlidir. Bazı kişilerde az miktardaki gerilim kişiyi daha
çok bir aktiviteye yöneltip, kamcılarken, yeterli güven ilişkisinin
kurulmadığı , düşünce ve hareket serbestisinin verilmediği ailelerde bu
durum geri çekilmeye ve aktivitelerde bozulmaya yol acar.
Bir
araştırmaya göre sosyal fobik kişiler ailelerini daha az ihtimam
gösteren, daha reddedici ve anormal derecede fazla koruyucu, kollayıcı
olarak algıladıklarını belirtmişlerdir.
Bu
kişilerin birinci derece yakınlarında toplum ortalamasına göre üç kat
daha çok sosyal fobiye rastlanmıştır. Ayrıca yakın akrabalarda majör
depresyona da daha fazla rastlanmıştır.
Yazan :Orhan
nasıl yendiniz acaba bana da yardım eder misiniz?
Yazan :zafer
benim bu konuda yardıma çok ihtiyacım var.insanlar içinde bazen çok fena terliyorum sıkıntıdan.ilaç falan fayda etmedi. siz nasıl yardımcı olacaksınız. çok dua ederim size şimdiden teşekürler.
Yazan :OĞUZ
arkadaşlar bendede bu sorun vard ve bu soprunun inandığımız saçma sapan bir şeyden ortaya çıktığını gördüm ve çözdüm gerçekten çok kötü bid durum , isteyene yardım edebilirim
Son çeyrek yüzyılda modern yaşam tarzının getirdiği, kötü beslenme, hareketsizlik ve stres etkileri yaşamımızın dengesini alt üst etmiş durumdadır. Bu gibi nedenlerden dolayı çağımızda hastalıklarda artışlar görülmüştür. Tıp ilerlemesine rağmen, her derde deva olamamıştır. Bu gelişmeler üzerine asıl çarenin doğada olduğu anlaşılmıştır. Eskiden "kocakarı ilaçları" olarak tabir edilen yöntemlerin, günümüzde Alternatif Tıp inceleme alanına girmesi ile bitkilerin vucudumuz üzerindeki olumlu etkileri de kanıtlanmıştır. Doğadaki meyveler, sebzeler, baharatlar ve şifalı bitkiler bizlere doğanın bir hediyesi, yaradanın bir ikramıdır. Bizim bu ikramdan yararlanmamız alternatif tıbbın ortaya çıkışına ortam hazırlamıştır.
Sitedeki bütün konular